Dünya genelinde 68,5 milyonun üzerinde insan zorunlu nedenlerle yaşadıkları yerden uzaklaşmış durumda. 25 milyondan fazla insan ise  mülteci konumunda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. 

Göç eden mültecilerin yüzde seksenini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bu oranlara yaşlıları da dâhil ettiğimizde yaşanan dram ve acının boyutlarının ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlıyoruz. Mazlum coğrafyalardaki siyasi çekişmeler, istikrarsızlıklar, iktidar mücadeleleri, ülkelerin doğal kaynaklarını sömürme mücadelesi, milyonlarca insanı perişan ediyor.

Türkiye de konumunun doğal sonucu ve merhametli duruşuyla tarih boyunca çeşitli göç hareketleri ile karşılaşmış bir ülke. Hiçbir ayrım yapmadan, düşene, zorda kalana gönlünü açan Aziz Milletimiz, bugün de dünyanın vicdan limanı olmaya devam ediyor. Şiddetten, zulümden, savaştan kaçan herkes için bir sığınak ülkemiz, bu bizim için büyük bir bahtiyarlık. 

Özellikle Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarları ile birlikte büyüyen ekonomik ve siyasi gücümüz sayesinde, çeşitli sebeplerden dolayı ülkelerinden, topraklarından ayrılmak zorunda kalanlara karşı vicdani, hukuki ve insani görevimizi eksiksiz yerine getiriyoruz. Bu bize tarihimizin, medeniyetimizin, inancımızın yüklediği bir görevdir aynı zamanda. Milletimiz ve devletimiz bu görevden asla kaçmamıştır ve kaçmayacaktır. 

Demokrasi ve insan haklarının beşiği oldukları iddiasındaki pek çok Batılı ülke yaşanan bu zulümlere gözlerini kapatırken ülkemiz 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyon sığınmacıya kapılarını ardına kadar açtı. 

Dört yıla yakın bir süredir insani bir krizle savaşan Yemen’de yaşananlar sadece Müslümanların değil insanlığın tamamının yüreğini burkacak boyuta ulaştı. Türkiye bu acı tablo karşısında da yine vicdani sorumluluğunu yerine getiren ülkelerden oldu. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocuklara umut oldu. 

Filistin’den, Somali’ye, Arakan’dan Balkanlara, afetzedelerden sığınmacılara kadar her alanda milli gelirimize oranla dünyanın en fazla insani yardımı yapan ülkesi olduk. Barınmadan gıdaya, sağlıktan güvenliğe kadar birçok alanda onlara hizmet sunduk. Dertlere derman, yaraya merhem olmaya çalıştık.  Mazlum ve mağdur kardeşlerimize yönelik gösterdiğimiz samimi ve sıcak misafirperverlikle tüm dünyaya insanlık dersi verdik. 

Biz göçmen kuşlara bile bin bir ihtimamla yaklaşan bir ecdadın torunlarıyız. Yaşadığı topraklardan kaçarcasına uzaklaşan o anaların korku dolu yüreklerini, dünya güzeli çocukların şaşkınlık ve endişeyle dolmuş gözlerini asla yalnız bırakmadık, bırakamayız. 

Milletimize bu anlamda liderlik eden, başımız dik, vicdanımızla barışık yürüyüşümüzün mimarı Sn. Cumhurbaşkanımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’nün, insanları ve özellikle ülkeleri, uluslararası kurumları yönetenlere bir düşünme ve idrak etme fırsatı olmasını diliyorum. Biz, etnik kökeni, dini inancı, düşüncesi ne olursa olsun, yardım isteyen kim olursa olsun, vicdanımızın sesini dinlemeye devam edeceğiz. Bugün “açık kapı” politikasının sembolü haline gelerek nerde kimin yardıma ihtiyacı varsa elini uzatan Türkiye, gelecekte de dünya mazlumlarına yardım etmeye devam edecektir.

Dr. Fatma Betül Sayan KAYA

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı

Sosyal Politikalar Başkanı

İstanbul Milletvekili